Friday, December 31, 2010

2011 geliyor, hoş gelsin

çok güzel bir sene başlıyor olsun bu gece!

ps. radyo eksen bugün ne güzel ne güzel çalıyor, iş yerinde oturduğum yerde dans ediyorum:)

Wednesday, December 22, 2010

sanırım çokça kuş kaydı dinlemem lazım...

Kus sesleri bana bi'sey diyor sanki
Anlat nedir eski devri yikmak gibi
Yan yatmisim, altimdaki yer de kaymis
Kurtar beni.

Wednesday, December 15, 2010

2010 bitmesine azıcık kala, sağolsun sıkıntım gözüme bile vurunca bana da karanlıkta müzik dinlemek düştü bu akşam. iyi ki de düşmüş, çok berbat isimli bir grubun çok güzel bir şarkısını dinlemiş oldum..
five finger death punch- far from home..
Son Ders: Aşk Ve Üniversite
ne güzel filmmiş ve nasıl da gözden kaçmış meğerse

Friday, December 10, 2010

bazı günler vardır, herkese her şeye karşı içinizde tutup biriktirdikleriniz bir an yukarı doğru çıkmaya başlar.çıkar çıkar, öyle bir noktaya gelir ki geri dönülmeze girmemek için ancak gerçekten kendinizi çok iyi kontrol edebiliyor olmanız gerekir.

Sunday, November 28, 2010

Friday, November 26, 2010

bu hafta feci tembelim, dişim de ağrıyor zaten. üstüne dizilerimin de ara vereceği tuttu. ben de kendimi filme verdim. julie&julia 'yı izledim biraz önce. paris'te son gecemizde tvde ortasından başlayıp, yorgunluktan sonunu getirememiştim. tatlı bir filmdi bana göre. ben de güzel bir mutfak istiyorum, hayalimdeki mutfak belli ama o olmasa bile eski mutfağıma da razıyım, razı olmak ne kelime güzel mutfaktı o. büyük ferah beyaz ve güneş alan.. açıkcası filmden julia'nın kitabını da merak etmedim değil ama ben fransız yemeklerine alışamadım gitti, o yüzden benlik bir kitap olmasa gerek.. türk mutfağı seni seviyorum .. gerçi hakkını yemiyim, strasbourg'da en azından aç kalmadım.
bu arada konudan konuya atlamış olacağım her zamanki gibi ama Strasbourg güzeldi. zaten bir kaç sene içinde yeniden iki kez daha gidicem gibi duruyor şuan için, bir dahaki sefere foto da çekerim.

son olarak filmden sonra gerçek julia'nın videosunu izledim de azıcık, bana sanki gerçeği meryl streep gibi hissettirdi.. komik
yılbaşı filmi izleyesim var bugün

Sunday, November 21, 2010

Beautiful sadness diye bir tag var.. evet, insanlarin huzunlerini anlatan , tek bir satir bile soz icermeyen ama sozlerden bile iyi anlatan ve huznu guzel bulduran muzikler var. Dinlerken, evet uzgunum ama olabilir, dedirten muzikler.
Sonucta mutluluk da bir ruh hali degil mi ?(happiness is a
mood )
Bir yandan da hayal kurdugumuz fon muzikleri bu yuzden bu etiketin altindakiler
eat pray den her yorulduğumda aklıma gelmesini istediğim cümle:
Sometimes to lose balance
for love...
...is part of living balanced life.
Meger ne cok sey olup bitiyormus .. Benim dunyadan haberim yok

edit:if you are prepared,
most of all to face and forgive some
very difficult realities about yourself...
...then the truth
will not be withheld from you.

Friday, November 12, 2010

last fm loved tracks radyosunu kaldırıyor, çok üzülüyorum.. bari teselli olarak "new releases" radyosu filan olsa.. çalışan insanın yenilikleri takip etmesi için pek de zaman kalmıyor. ah üniversitedeki hayatım ah..

herkes bayram tatiline çıkarken, benim eğitime gidiyor olmam depresyon sebebidir, bu da böyle biline.. sevdicekle geçireceğimiz 2 strasbourg akşamı tek tesellim..

görüyor musun bardak, sürekli dolu tarafını görmeye çalışıyorum, aferin bana..

Monday, October 18, 2010

Friday, October 15, 2010

Mikroplarla savas, hormonlarin saldirisi, yorgunluk, kafadaki sorular ...
Combo

Wednesday, October 06, 2010

Cok yorgunum be blog. Allahsiz fransizlardan dolayi cok da acim. Bir de eski kirik yeni sisik bir ayagim var

Dun gece louvredan ciktiktan sonra, maalesef acik halini gezecek zaman yok

Sunday, October 03, 2010

Bonjour paris

Dun butun gunumu hasta gecirdigim paris.. Gunaydin. Hala atesim oldugunu ve bas agrisindan kivrandigimi goz onune alirsak umarimbugun bana iskence olmazsin

Friday, October 01, 2010

Canım istemezken gitmek hoşuma gitmiyor. Şubat ayı bu sene ne çabuk geldi?...

Friday, September 24, 2010

Twitter a yazmaya baslayanlar daha az blog yaziyorlar, ben de cuma yagmurunda greys sonrasi blog okuma keyfimden oluyorum, hos degil hic degil

Thursday, September 23, 2010

söylenme

I want world to stop
O kadar yoruldum ve sıkıldım ki bugünlerde. ne yazıyorum ne dinliyorum
sürekli düşünüyorum, sabah ayrı şey akşam ayrı şey düşünmekten çok yoruldum
fiziksel ve mali yorgunluktan bahsetmiyorum bile
dursun her şey, birkaç dakikalığına da olsa dursun..

Friday, September 10, 2010

Eyvah/heyo 11 eylul

Ve iste yine o gun geldi catti. Hani hem cok onemli olup hatirlanmayi istedigimiz-ama sadece gercekten varliginizdan mutlu olanlar, gercekten icinden iyiki var diyenler tarafindan- hem de her sene kutluyup buyutcek ne varki dedigimiz gun..
Bir sene daha yasadim, duvara cizittirilcek bir 365 gun daha. Yoksa bu ceteleyi yilbasinda mi tutmamiz gerekiyordu? bazi seyler bu sene ayni kaldi. Hala yalniz yasiyorum-ama artik eskisi kadar mutlu olmuyorum bundan- , hala ayni isi yapiyorum ve hala ayni adami seviyorum.. sadece 7 rakamini kenara birakip 8 e geciyorum. Birkac sene once hayatimda bazi degisiklikler yapmak icin kafamda belirledigim yasa.yasayip gormek gerekecek bu yasi da- hala kimse sihirli kure hediye etmedi-
Gecen sene rosarioya giderken heyecanliydim, acaba beni seven biri bunu nasil ifade eder diye, bu sene nasil oldugumu bilmiyorum..yine de rosario means something to me..
Eskiden hikayeler yazardim, en azindan bir kac senedir hic bisi cikmadi. Buyumek boyle bir sey mi acaba?
Bugun arabadayken dusundum, ben ne zaman biraktim radyo halimi? ne zaman vazgectim cok param olursa radyomu kurarimdan? Gecenlerde herkes hayalini kurarken neden gecmedi aklimdan? oysa hala muzik, hala duydugum guzel bir sarki beni tam kalbimden vuruyor ve hala ben o sarkiyi dinletmek istiyorum.
buyumek boyle bir sey mi yani?
Bir yandan da baska bir hayalimi yasiyorum gece yaninda uyudugumda bakip mutlu oldugum bi adam var.
Belki de hayalleri unutmak icin henuz erken, hem saat daha 12 bile olmadi, ben daha buyumedim ki.
İc konusmasi-son- simdilik

Saturday, September 04, 2010

Pebim icin cok cok mutluyum bu aksam, cok guzel gunleri olmasini diliyorum

Friday, August 27, 2010

zorunlu durak-durak 2 ayvalık

Maalesef Cunda'da denize girmeyi başaramayınca(ortunç ve adada yer yokmuş) mecburen ayvalık'a doğru gittik. en bilinen yer olarak da sarımsaklı plajı geldi tabi aklımıza, plaj iyi deniz temiz de gel gör ki öyle soğuktu ki sızladı tüm vücudumuz. böylece Ayvalık da bize istediğimizi vermemiş oldu. Bir de Şeytanın ayak izini gördük, üstünde pet şişeleri ve paralarla. Yalnız öyle bir manzara vardı ki önüm arkam sağım solum manzaraydı desem yalan söylemiş olmam hakkaten.
Neyseki akşam Cunda keyfini yemekte çıkardık, Giritli'de Girit mezeleri ve özellikle sübye ile midemiz bayram etti.

Sunday, August 22, 2010

Durak 1 cunda
Adaları özellikle seviyorum ayrı bir havaları oluyor, evleri sokakları...ha bir de yemekleri.. Şansımıza poyraza denk geldik, her yerde aptal edici bir rüzgar var . Bir de denize girmek çok problem burda, zaten düzgün 1-2 yer var onlar da hep dolu.
Ama doğa meze rakı yetiyor insanı mutlu etmeye.. Mutluyum yanımda da sevdiceğim, daha ne olsun

Thursday, August 12, 2010

Ondokuz otuz kab-kad vapuru

Vapurları çok seviyorum.. Evimin en -bu ara tek- sevdiğim yanı vapura yakınlığı, bir yere giderken otobüsle değil deniz yoluyla ulaşıyor olmak..
Burada nefes aldığımı hissediyorum her seferinde, acıtan da olsa mutlu eden de sanki burada nefes almak daha kolay hep.
Bir de çok saçma olacak ama sanki vapur insanları daha kendi halinde, başkalarını rahatsız etmek istemeyen insanlar gibi. Belki de kimse bir diğerinin vapur keyfine engel olmak istemiyor? Kimbilir..
Lokantalı vapurlar mı yapsalar acaba? Var ve ben bilmiyorum belki de.

Wednesday, August 11, 2010

Umudun yanında mı?? Yoksa paketleyip süsleyip püsleyip dolabın en uzak köşesine mi kaldırdın? Her gün dolabı açıp yerinde mi diye kontrol mü ediyorsun? Yerini düzeltip tekrar dolabı kapatıp, keşke yerini unutsam - en azından paketi açabileceğim güne kadar- diye dua mı ediyorsun?
Çok geç..çoktan paketin içini gördün ve hep aklında olacak bundan sonra.

Wednesday, July 28, 2010

Denek hayat-mı

Nedenini anlamadığım bir uğursuzluktur gidiyor..daha kötüleri olmasın tabi. Huzursuzum zaten bi süredir, bir de ev de damarıma basarcasına mutsuz ediyor beni. Eve geldigimde banyoyu camlar icinde kaplı görmek, o anki şokum bile yeter huzursuzluğa.. Duşakabinin kendi kendine tuz buz olmuş-şuan hala orda asılı duran bir parçası olan- hali.. züğürt tesellisi ben yıkanırken parçalanmamış olması..
kapı kadar nazar boncuğu mu çözer bu işi yoksa küçükken döktükleri kurşunun etkisini yok etmek için bir daha kurşun seansı mı??
Bunlar olurken sıkıntımı ancak telefondan ifade etmeye çalışmak da cabası.. Biraz hava değişikliği mi lazım bana??
Kopuk kopuk yazılmıs yazılara eklensin bu da(banyomun hali gibi..)
Sakin e bağladım yine geceyi.

Wednesday, July 21, 2010

Gordum gordum buyuk dusler gordum. Surekli hayali veriler uzerine gelecegi yerlestirmeye calisiyorum. Soyle olursa boyle olcak sonrasinda da bu. İskambil kartlarindan evler insa ediyorum, oysaki bu evler tek bir kelimenin nefesiyle bile yikilabiliyor. Ben her yikilisinda tekrar elime kartlari alip bastan basliyorum evlerime. Oyle evler ki yukseldikce icinde her seyi bulabiliyorum. Sonra bir an geliyor bakiyorum bosuna bu evlerle ugrasmak, uzak gelecekte kendileri olur diyorum. Yetmiyor, yoruldugum her an kartlari tekrar aliyorum avucuma. Baskalarinin kartlari yerlestirmesini bekliyorum bi yandan. buyuk duslerimi nerelere tiksam da unutsam bilmiyorum. Simdilik sadece bekliyorum, soramadan konusamadan yorgun ve bogulmamak icin basim dik bir sekilde...
bu kadar sıcak beni çok mutsuz ediyor. ben bahar severim
ne soğuk ne sıcak
sürekli huysuzlanıyorum, çok sıkıcıyım

Monday, July 19, 2010

kitap


gümüşsuyuna taşınmamla beraber ve tabi kışın çokça dizilere kaptırdığım için kendimi kitap okumaya ayırdığım zaman epeyce düştü. bir iki deneme yapıp hep yarıda bıraktım. gelen hornby atakları sonucu merak duygum uyandı ve tatil öncesi d r da bulabildiğim tek hornby kitabı "a long way down" ı aldım. lilada kendimi şezlonglarda bırakabildiğim zamanlarda hafif gülümsemeler ile başladım okumaya. ilk hornby için yanlış bir seçimmiş, öyle diyor ekşi , fakat bir seçim değil elimizdekileri değerlendirmeydi benimki. henüz 77. sayfasında olduğum için fazla yorum yok. öğrendiğime göre johnny deep de film haklarını almış kitabın, heralde kendisine de jj rolünü biçmiştir diye tahmin ediyorum(an American with a leather jacket and a Rod Stewart haircut)
müzikle kitabın birleşkesi 31 songsu merak ediyorum hala.

şuan esen bir balkonda çayımla kitap okumanın hayalini kuruyorum. balkondan başka apartmanlar değil tercihen bir park, daha tercihen bir deniz görünse ..

baş ağrısı-uykusuzluk-iş yapmama isteği- sıkıntı ışığında, türk kahvesi eşliğinde, müziksiz, ve iş yerinde yazılmış bir yazıdır.
uzun zamandır buraya ne mutluluk yazdım ne mızmızlandım.
bu sabah hem iş az hem de benim çalışasım yok. nasıl olsun ki? yüzde 70 lerde seyreden nemle kim nefes alıp beyin hücrelerini harekete geçirebilir ki? açıkcası ben ayakta uyumakla, bilgisayara boş bakışlar atmak arasında geziniyorum.
arada neler oldu, lilada sevdiceğimle ve nesemrenin (bradpitt angelina jolie'den ne farkları var ki:P) katılımıyla hava muhalefetli bol yemekli güzel bi tatil yaptık. aklımsa neşeyle kendimizi kaybettiğimiz assostaki dükkanda ve o kolye ve yüzükte kaldı.
sonra klasik tatil sonrası pazartesi sendromu
istifa edeceksen yazın edeceksin valla düşünceleri
işe adapte olma
sevdiceğin 30 yaşla beraber üstüne gelen olgunluk ve yakışıklılık:)
il faro da berbat bir doğum günü yemeği, kimseye asla asla tavsiye etmem
sonra bızdığın pilav şöleni
kızlarla toscanada bolca bolca dedikodu(bu kadar sayıca fazla kız olunca dedikodu hiç bitmiyor)
cumartesi fincan da kahvaltı(orası da bozmuş:( ) peb le 2'ye kadar "fısır fısır" gece dedikodu
seansı
ve tatilden kopma bir pazar günü, öğlen uykusuyla sahilde tabusuyla
şimdi ise eve koşup yatağı bulma isteği

Thursday, July 01, 2010

This is a man's world, this is a man's world
But it wouldn't be nothing, nothing without a woman or a girl!

Monday, June 28, 2010

sevdiceğimin güzel hediyesiyle 3.apple ıma kavuştum
1 sene kadar önce touch alıcakken ama dokunmatik de pek sevmiyorum derken artık iphone kullanıyor olmam pek manidar oldu.
ama artık seviyorum dokunmatik olmasını, üstelik artık daha da değerli benim için appleım, her baktığımda çok güzel bir şey geliyor aklıma..
nice senelere umarım

Friday, June 11, 2010

bu sabah kendimi iyi hissetmiyorum, hem de cuma olmasına rağmen

Tuesday, June 01, 2010

Martin Scorsese Sinatra için film çekecekmiş, ne güzel olur
bu sabah erkenden geldim işe (40 dk önce). ayça şenle gökhan abur'un muhabbetini dinliyorum, çok eğlendim sabah sabah.
"a harfi çok güzel bir harf yani"
gökhan abur sen çok yaşa:)

Tuesday, May 18, 2010

Saturday, May 15, 2010

Thursday, May 13, 2010

mutluluğun resmi

bir albümün çıkmasını bekleyip, sonra işten çıkmak için saatleri sayıp (bu arada işte mp3 olarak satın alabilmek için karış karış interneti gezip) sonra o albüme kavuşmak nasıl mutluluktur..
eve gelmek için hızlı hızlı arşınlamak yolu, ayakkabıları fırlatırcasına atıp bilgisayara koşmak..
ve sonrasında ipod ve kulaklıkları takıp en ince ayrıntısına kadar o müziği hissetmek..tüm sabırsızlığa değdiğini bilmek..
bugün benim için böyle bir gün.. mor ve ötesi nin bana hediyesi bugün..
nakba nasıl ama nasıl güzel bir şarkı..
1000 kez daha dinlemeye gidiyorum ben ..

edit:ah bir de sor var..

Wednesday, May 12, 2010

bugün mutlu bir gün..
hem morların yeni albümü çıkıyor (ah bir de şuan dinleyebilsem) hem de olmazsa olmazım canım snoopym kocaman olduu.

Tuesday, May 11, 2010

One day I'll go dancing on the moon..Someday we'll know why the sky is blue

Friday, May 07, 2010

sabahların en sevdiğim anı, çayın ilk yudumu .. nerde olursam olayım bu hiç değişmiyor

Thursday, May 06, 2010

house 6E19 sahne performansı..
bazen bazı şarkıları/şarkıcıları başkaları dinletir size, böyle tavsiye üzeri dinlenen şarkılar/şarkıcılar sizi etkilerse, her o şarkıyı/şarkıcıyı duyduğunuzda bir gülümseyip dinleteni aklınızdan geçirirsiniz hemen.
neko case de benim için öyle bir şarkıcı. demin radyo eksen de duyunca hemen asker eniştemi geçirdim aklımdan. azıcık kaldı gelmelerine..

Monday, April 26, 2010

ofislerde zorunlu siesta olmalı


i
güzel bir üç gündü.. google map sponsorluğunda çizdik rotamızı sevdicekle..
moda-safranbolu-daday-safranbolu-amasra-sapanca-moda
sabah 5 te snoopyimi maşallah inşallah uçaklar kalksınlarla havaalanına bıraktık (hala almanya-snoopy ikilisi kulağa garip geliyor:) ) . sonra 7 gibi berceste de kahvaltı, dk bir gol bir motosikletlinin biri kara şimşeği çizdi biraz.. nazarlık dedik.. "bugün 23 nisan yine de neşe doluyor insan" dedik ve devam ettik..
arada anlaşılamayan radar durdurması, ama "cezai bir işlem yok" la gelen rahatlama. bir de "tünele hızlı mı girdik" şüphesi var arada. acaba ceza yedik mi? göreceğiz ilerleyen günlerde..
arada boludaki çimento fabrikası ile ilgili korku filmi senaryomuz da var tabii. orda çalışanlara her seferinde üzülüyorum ben, korkutucu bir yer orası..
sonra safranbolu'ya giriş..
buraya yeni safranbolu'dan girince, insan önce biraz hayal kırıklığına uğruyor sonra eski evlerin olduğu yere gelince. vay be ne değişik yermiş burası dedik. safranbolu'da zar zor ayarladığımız konak çok havasız ve çok soğuktu.. zaten işler karışınca orda kalmadık(iyi oldu, güzel oldu)
en güzel yer bence hükümet konağının olduğu yerdi, manzara ve sessizlik.. ikimiz de viyanadaki bir yere benzettik, oranın küçük bir kopyasıydı resmen..
sonra tatilin en güzel kısmı geldi
safranbolu'dan daday'a gidiş...
ıssızlığın ortasında, uzun ince ağaçların ortasında bir yol.. cep telefonlarının çekmediği, arada yağmurun çiselediği, sıcaklığın 25 dereceden 13 lere düştüğü.. acaba karşıdan araba gelirse naparız dediğimiz ama bir yandan da giderken zevkten dört köşe olduğumuz bir yoldu. hatta gece dönmeye cesaret edemediğimiz için kızların otelinde kendimize yer bulduğumuz.. ve bence mali olarak sarssa da güzel olan ..

ve en sonunda kalabalık amasra.
o kadar kalabalıktı ki, oh be ne güzel bile diyemeden kaçtık , ne balık yiyebildik ne ağlayan ağacı görebildik.
sonrası zaten istanbul moda ve sabah klasik kahvaltı zevkimiz, yelkenleri izleme ve 24 keyfi.




ps: dildilim ve neşekız olmasaydı, ben bunların hiçbirini yapamazdım..

Sunday, April 11, 2010

ayıp olmaz mı


başka dilde aşk..
çok çok güzeldi. hele de mor ve ötesi şarkısıyla bitince söylenecek tek kelime kalmadı..

bazen konuşarak bile anlaşamıyoruz, biri kendini öyle kötü ifade ediyor ki karşısındakini öyle inciltiyor ki -ama farketmiyor bile, anlamıyor-. hani çok popüler bir kelime var ya bugünlerde : "empati". zor bir şey empati kurmak, ama bazen de konuşmadan anlaşmanın tek yolu bu. biri diğerinin ne hissettiği anlamıyorsa, anlayamıyorsa ya da, bir sürü yanlış anlaşılmadan başka bir şey olmuyor ortada.

bazen de içimizdeki kelimelere dökmeye korkuyoruz. sonucunu tahmin etmece oynuyoruz içimizden, vazgeçiyoruz. içimizden anlattığımız öyle çok şey var ki.. bazen sevdiğimiz, bazen üzüldüğümüz, bazen budur dediğimiz ama dile getirmek yerine susmak gereken anlar öyle çok ki hayatımızda.
konuşursak kaybetmekten korkuyoruz.. evet korkuyoruz

Wednesday, April 07, 2010

burdan yetkililere sesleniyorum: adidas rom tekrardan üretilsin!

Friday, April 02, 2010

bu ülkeden taşınmak istiyorum, gitmek bu meraklı insanların hepsinden kurtulmak istiyorum

Thursday, April 01, 2010

rüya




bu ara sürekli komik komik rüyalar görüyorum
jude lawı ekip sevdiceği tercih ediyorum mesela, ya da liseye dönüyorum bi anda.
ama dünkü rüyam o kadar güzeldi ki.. o her yeri çiçek kaplı, üstünde dönüp yuvarlanabildiğim renkli yolu çizebilmek isterdim, en azından ben görürken bir şekilde harddiske aktarılsaydı o görüntüler.. çok güzeldi, çok. her ay 10 bölümlük dizi çıkardı benim rüyalardan, cast konusu biraz sıkıntı yaratabilirdi ama yine de, jude law ı bile oynattık daha ne olsun..

ps: foto flowerexpert diye bir sayfadan, çizemiyorum bir benzerini buldum ..

Thursday, March 25, 2010

insanlar çok karmaşık..
bazen sevgisini çok basit bir şeyde hiç beklenmedik bir hareketle gösterirken, aynı kişi iş sözcüklere gelince öylece heykelleşebiliyor karşısındakine. telefondan elinizi tutamayacağı için, ancak sözcüklerle destek beklediğiniz bir anda, öylece tek başına olduğunuzu hissettirebiliyor. ertesi gün yine yanınızda olduğunda yine orda, her türlü ihtiyacınızda arkanızda olduğunu biliyorsunuz ama..
ne garibiz, bunu bile bile kırılabiliyoruz. geçici kırılganlık katsayımız mı yüksek acaba, o yüzden mi bu garip halimiz? belki de hiç kırıldığımız fark edilmiyor bile..


yarın sabah yeni bir güneşe uyanınca unutulacak bir yazı işte bu da..

hayat güzel, bahar geliyor..
babama göre 8 haziran'a kadar kendimi sıkmanın bir anlamı yok, sonrasında zaten her şey çok güzel olacak

(yazarken sıkıldım bu yazıdan)
çok kalabalık toplanıp, gülüp eğlendiğimiz shep ve diğerleri buluşmalarını özledim, bu aralar hep mutsuz keyifsiz ve huysuzuz. buluşmalarımız tadsız, sıkıntılı. o çok eğlenceli çikolata yapma günümüzün üstünde bile bir sıkıntı vardı, baharla beraber shepler de kendine gelir mi acaba?


yeni evime alışamadım bir türlü, üst kattaki gece 1 e kadar gelen dizi sesleri(sanki yanı başımda tv açıkcaymışcasına), apartman kapısının öldürücü kilidi, ve bugünlerde her gün piyanodan aynı şarkıyı tekrar tekrarr duymak..baharla beraber alışır mıyım ona da? balkon keyfi yapmaya başlayınca tüm sıkıntıları unutur muyum kışa dek? garip, seviyorum da oysa evi. ama mutfağının minicikliği içimi sıkıyor bugünlerde, belki de yiyecekler içimi sıktığı içindir.

alıştığım, hatta fazlaca alıştığım şimdilerde evde tek başıma kaldığımda, beraber çay içmek için etrafımda arandığım bir adam var bir de. tek başına yaşamanın en kötü tarafı bu sanırım, başkaları o koca haftasonundan sonra bir çok kişiyle beraber oldukları eve döndüklerinde, tekrar tekrar o garip duyguyu yaşamak. o garip duygunun ismi yok, olmasın da, gerek yok. akşam beraber çay içecek biri olması isteği diyelim kısaca.
bir zamanlar bir yazı yazmış kubb- again'i çok sevdiğimi söylemiştim, şimdi de hazır sayfaya ekleyebiliyorken eklemek istedim. sayfayı birileri okuyup dinleyeceğinden değil de bir gün unutursam bu şarkıyı dönüp tekrar dinleyip yine ne muhteşem diyebilmek için.

Wednesday, March 24, 2010

bu yemek işi benim sinirimi bozuyor bugün, elimi neye atsam hayal kırıklığı
sinirli ve sıkkınım

Tuesday, March 23, 2010

ours
sanırım 2010'un keşfi olacak benim için,
harika!
if flowers turn-ours

bazı şarkılar geç keşfedilir..
önemli olan uzun zaman sonra bile dinlediğinizde tekrar ilk anki duyguyu hissetmenizdir..

bazı insanlar geç keşfedilir..
önemli olan uzun zaman sonra bile gördüğünüzde tekrar ilk anki duyguyu hissetmenizdir..

sevdim bu şarkıyı..


Smile like you mean it
post rock ı seviyorum

Monday, March 22, 2010

yazmıyormuşum pek.. bu kadar yazmazken bir pazartesi sabahı yazmak ne kadar akıllıca bilmiyorum.
bugün tam anlamıyla pazartesi sendromu yaşıyorum. ağrıdan kıvranıyorum, öğlen toplantı var gitmek istemiyorum. bölümde tek başımayım çarşambaya kadar, tek güzel yanı kulaklık takmadan müzik dinleyebilmek sanırım. cambaz çaldı bana sabah sabah last fmim. var mısın yok musun derken sanırım şuan bedenen burda olup ruhumun iş dışında olmasını anlamam gerekiyor.haftasonu güzeldi aslında, şu ağrı olmasaydı bugün bu kadar suratsız gelmezdim işe.

cuma cihangirde kaktüs diye bir yere gittik kızlarla, tatlı bi yerdi ama sanki bizim pek tadımız yoktu. (üstteki foto da ordan, yalnız biz gittiğimizde pek tabii ki karanlıktı hava, foto da çekmedik zaten, bu gazeteden bir foto)cumartesi moda'nın güneşine uyanmak da güzeldi. Özellikle yürüyüşlerimiz güzeldi bu haftasonu, soya sütlü starbucks kahvelerimiz ve çaylarımız. bir de yelkenlerin görüntüsü, bir gün şöyle 7 metrelik bir şeyler alcak paramız olur mu acaba? gerçi benim ondan önce balkonundan deniz göreceğim ev hayalim var. sonrasında denizin içinde olmayı düşünebilirim.
fotoğrafta (sevdiceğin iphoneu sağolsun) görülen bizim izlerken aldığımız zevkin sadece yüzde biri olabilir.
ve tabii haftasonunun en keyifli yanı yasemini görmek oldu, 9 aylık oldu fıstık, diş çıkarıyormuş. herkes bir anda gülünce o da gülmeye başlıyor. acayip tatlı bu kız..

Wednesday, March 17, 2010

havanın rengine ve günün havasına en uygun şarkı: katatonia- unfurl

Monday, March 08, 2010

kendime not:bir daha sakın organizasyon yapmayı aklından bile geçirme

Sunday, March 07, 2010

modada soğuk ama güneşli bir gün..
önce kahvaltı keyfi, sonra kahve -hem de soya sütlü-
ve last fm açılır.. sabah migrosun eve online alışveriş hizmetini kendiminmişcesine pazarlamasını yaptım, şimdi de benimmişcesine last fm satışı yapabilirim burdan. kendi bilgisayarımda olmadan kendi şarkılarımı dinleyebildiğim için mutluyum şuan çünkü
"dünyanın neresinde olursan ol, iphone unla laptopla tüm sevdiğin şarkılar yanında, mp3 derdi olmadan, sadece bir şifre uzaklığında"
"şimdi de sevdiğin sanatçıların yeni albümlerini haber veriyor sona"
"last fm, onsuz ben ne yapardım??"

havalar düzelmeli bir an önce, yürüyüşleri özledim

Saturday, February 27, 2010

house s06e10- kahkahalarla izledim, süper bi adam bu house

Friday, February 26, 2010

Friday, February 12, 2010

Wednesday, February 10, 2010

lastfmimi geri verin!

nasıl bir terbiyesizlik last fm i kapatmak, ne yapıyor olabilir ki last fm anlayamadım açıkcası?!

dün akşam işten eve geldiğimden yatana kadar guitar hero oynadım(legends of rock: mi yani), nasıl eğlenceli bir şey bu. bi ara tom morello ile gitarlarımızı kapıştırıyorduk..
tabi arada ekmek yapma denemesi de var, ama o gecenin hatırlamak istemediğim başarısız tarafı.
gluten senden nefret ediyorum
maya senden de

Saturday, January 23, 2010

kar iskencesi

oyle kotu ki her sabah kalkinca hsonu da sabah erkenden uyanıyorum yine. ama bu cumartesi hic de guzel uyanmadim: usumus oldugum icin elektrikli isiticimi yakiyim diye dondum ki elektrikler kesik! camdan baktim disarda tipi var. isinamadan evde tek basina gececek ve disariya adim atilmaz bi hsonu.. iskence.
neyseki simdi elektrikler geldi, bi daha kesilmezse diger kisimlara raziyim, hasta olmak istemiyorum.
bakalim ilerleyen saatlerde ben yine buralara donerim sanki(minenin karda hsonu gunlugu)
evde tek basima olmasaydim keske:(

Thursday, January 21, 2010

şubatta yenileneceğim
yeni ev
yeni bir besin sistemi (hem de çaysız değil)

keyfim yerinde aslında bugün, zorlukları olacak her ikisi için de ama güzel sonuçları olucağına inanıyorum, sıkıntıya değecek bence.
evet evet değecek.

baharda balkonumda keyifli bir şekilde çayımı içip yazıyor olcam buraya

Wednesday, January 20, 2010

24 izlemeye başladığımdan beri söyler dururum, yok mu ajancılık oynuyacak, kim benle 24 izleyecek diye.
veee sonunda dün bir hayal gerçekleşti.
sevdicek(cenk bauer)-24 ve çay üçlüsü vuku buldu, çok mutlu oldum ben dün akşam, keyfime diyecek yoktu. laylaylay
her ne kadar bugün ev işleriyle uğraşmaktan gına geldiği için suratsız olsam da, dünü keyifle yazdım buraya.
darısı yeni evde 24 izlemeye:)

Thursday, January 14, 2010

Arid

Arid
yeni şarkı
bu kadar huysuz olduğum bi günde, en iyi gelebilecek şeylerden biri buydu..

Saturday, January 09, 2010

bazı şeylere bakınca gördüğüm şeyler beni mutsuz ediyor
keşke umursamaz olsam

Tuesday, January 05, 2010

bu sabahın uyandırma servisi kuanta oldu, bakalım koca bir iş gününü geçirmeme yetecek mi?

Friday, January 01, 2010

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails