Tuesday, August 28, 2007

it s raining man


çok uzun zaman yağmur yağmayınca yağmur seven bünyelerde bi eksiklik duygusu oluşur. sonra bu sabah olduğu gibi (kuraklık vs olmasın su ihtiyacı varın yanısıra) ne güzel yağmur var laylaylom şeklinde gezilir ortalıkta. ıslanmayı bile özlemişim denir.

sonbaharda doğmuş olmanın getirdiği bir yağmur sevgisi olduğunu düşünüyorum bendekinin. öle bi delilik hissi sanırım bu da. elime çay alıp, iş de dahi olsam müzik ve cam önü kediliğini kaçırmıyorum.

oh be ne güzel bi sabah


kendime 45 dk da üçüncü çayımı alıp

çalışmaya başlıyorum .. o bile güzel

Sunday, August 19, 2007

başlık olmayan başlık

öyle günler vardır ki
sabah kendinizi yataktan çıkarmak istemezsiniz; yataktan çıkarsınız çay içip boş boş bakmak istersiniz müzik dinlemek; sona tekrar kanepede gömülüp ölece bütün günü orda gömülü geçirmek istersiniz ; sonra birileri arar sonra gelir somurtkan surata rağmen kendinizi dışarda sonra yine sürünerek kalabalık bi şekilde evde bulursunuz.. saatler böyle akıp gider
ruh haliniz normale döner gibi yapar
sonra herkes gider..evde tek başınalık başlamıştır yine
ve o sizi gömülü bırakan duygu yeniden yanınızda biter. yine müzik ve çaya dönersinz ama işin kötü yanı sabahki duygu saatler geçince aslında kendini güçlenerek göstermiştir.
lipton earl grey , l'arc-en-ciel wind of gold, scorpions maybe I maybe you

Friday, August 17, 2007

göç

şimdi hazır ofiste ve boşken (evde olsam dizi mizi bişey bulur oyalanırdım da) düşündüm taşındım finlandiyaya göç etmeye karar verdim. güzel ülke. hem kimicim(raikkonen) de oralı (tamam o bana kalmaz biliyorum ama insanın hayal gücü olmalı di mi). açtım vikipediayı baktım helsinki filan güzel gözüküo (google da resimlerden aradım filan). sona bunu birine anlattım o da aradı oulu diye bi yer buldu baktık resimlerine pek beğendik. dedim orda ne iş yapıcam ben , bizim ofisin finlandiya şubesini açsam olur mu acaba? bi fin koca bulurum nokiada çalışan (hemen de bulurum ya - 5dk nolcak) , kendime metal grupları bulup onlara menajerlik yaparım, hiç olmadı bi fin metal radyosunda kendimi dj liğe adarım(ne kadar güzel bi hayal oldu bu böyle).

iş yerindekiler bilseler benim her boş kaldığımda bu kadar uçabildiğimi herhalde elim boş kalmazdı hiç. gerçi onların durumu da daha farklı gözükmüyor şuan (sanırım patron gidince sapıtma her yaş aynı (bunun bi de hoca sınıftan çıkınca olan vers. vardı))
bugün 1500. patent gelicek diye bekliyoruz, bahse girdik hangi firmadan gelcek diye (ben bosch diyorum) üstüne yemeğe çıkıcaz.
araya çay nutella(ewt nutella kaşıklıyorum ofiste) ve abuk haber molası
(abuk haber için açıklama : yoğurt ve haşlanmış et yiyenler daha çabuk aşık oluyormuş (nutella yerine yoğurt mu kaşıklasaydım acaba?))

galiba bu yazı da bu kadar

lets go sailing- heart condition

canım eve gidip dizi anime bişeyler seyretmek istiyor. kalamar nevizade ve dizi ev arasında kararsızım. It's friday I m not in love...

sıkıntısal yazılar


bu aralar manyaklar gibi yeni siteler aramakla bulmakla uğraşıyorum, genelde yeni şeyler dinliyebileceğim müzik bloglarına bakıyorum ki tonla varmış aslında. işin deli yanı aslında hepsini dinlicek zamanım olmuyor bazen ama indirdikçe indiriyorum. müzik konusundaki doyumsuzluğum ne zaman biter acaba diye merak ediyorum ama hiç de bitmesin istiyorum. last fm e hayranım mesela , böyle bir sayfa yapmayı düşünen ingilizleri görsem sarıp sarmalıcam size tapıyorum bundan daha güzel bi site yok vaktimi geçirmem için dicem.


hep daha çok daha çok şey dinlemek istiyorum, sürekli yeni şeyler keşfetmek fikir sahibi olmak.


her ana ait müzik olduğunu düşünüyorum ben hüzne ait, mutluluğa ait, şaşkınlık, sakinlik, kızgınlık, yorgunluk, heyecan. her duyguya ait her müziğe de birşeyler yazmak istiyorum ama her zaman başaramıyorum o duyguları açığa vurmayı.. yazdığımı da aslında kimse anlamıyor genelde şifreli kendime ait yazıyorum sanırım( önemli olan kendi yaşadığını aktarabilmek ama..)




şuan işteyken ve hazır boş vaktim varken last fm de geziyorum her zamanki gibi, insanların dinlediklerine filan bakıyorum , benle düşük uyuma sahip insanlar acaba yeni şeyler mi dinliyor diye bakıyorum, kıskanıyorum benim bilmediğim güzel şeyler dinliyorlarsa. evet evet dünyada böyle bir kıskançlık var, sadece bende yoktur bu vardır üç beş deli daha heralde diye düşünüyorum(öyle umut ediyorum).




bu ara hep korktuğum duygulardan biriyle başbaşayım yine ve sanırım yine biraz blog biraz müzik bu dönem de fazla ağırlaşmadan geçicektir. öyle umuyorum




ve gidiyorum


şimdilik..


Sunday, August 12, 2007

lets go..

hüzün neşeden daha mı üstün?

bu yüzden mi daha çabuk buluoruz kendimizi hüzne? daha çok seviyoruz hüzünlü sözleri? bu yüzden mi bu kadar çabucak unutuyoruz mutlu olmayı da hüznü unutmak uzun sürüyor? zaman zaman sanki sırf hüzün kazansın diye mutluluğa duvar örüp bahane yaratıyoruz sızmasın içeriye diye..
ama hep mutlu olmak için dilek tutarız.. yeterince inanmıyor muyuz dileklerimize?

daha mı üstün gerçekten? yoksa bu sadece bu gecenin mutsuzluk hali mi?

lets go sailing-all I want from you is love
..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails