Saturday, February 28, 2009

craig armstrong- finding beauty
inanılmaz...

arkabahçenin özlendiği bir gece de , üstüne bir de

craig armstrong feat liz fraser - this love

craig armstrong - escape

ve

25th hour- opening

Thursday, February 26, 2009

5 yetişkin travmatik susam sokağı çocuğu arkadaki süründüren şarkılarla bira, kahveli bira ve kahve içerse ortaya çıkıcak şey: çünkü tırtıllar asla asla kahverengi bot giymez

Tuesday, February 24, 2009

maar a yorumlar

ilk izlenim: sadece 4 şarkı var, ne kadar az parça yapmışlar ya tüh
2: birine: bak maar çıkmış, dur maille gönderiyim
3: olmuyor , nesi var bu gmailin
4:google bana gmailin nesi olduğunu söyle
5:kaç mblık birşey ki bu
6: bi şarkı 30 mb
7:ehem tabi ki gönderilmez:) şapşallık ben de
8:normal gruplar gibi 5 mblık şarkı yapmıo ki bunlar, doğru nasıl da unuttum ben bunu
9:link gönderiyim ben
10: maar çok güzelll
11: maar deniz mi demek acaba(Serbest çağrışım)

maar


evpatoria report'un yeni albümü çıkmış. golevka'yı o kadar çok dinledik ki, özellikle yürürken ve gece.. maar da o kadar güzeldir umarım.

Monday, February 23, 2009

bilgilenelim

japonca "kabushiki kaisha" ingilizcede company limited demekmiş.
Bilinmesi yararlı bir durum, yoksa benim gibi bu adamlar birleşmenin üzerine neden birleşme yapmışlar diye 2 saat düşünür durursunuz.

and oscar fashion

dün gece uyumayı tercih ettim, oscarları izlemedim ama genel tahminlere göre uygun gitmiş ödüller benim yorum yapıcak halim yok bunun üstüne. bir tek keşke yönetmenliği david fincher alsaymış...
bugün sabah, ne giymişler kısmını merak ederek kırmızı halı fotolarına bakıyordum ki yorum yapmadan geçmek istemedim: penelope kızımız oscarı da alıyorum, zenginim başarılıyım benimle evlenin mesajlı olarak bildiğin gelinlik giymiş de gelmiş (güzelmiş ama gelinliği); natalie portman tam şeker kız candy olmuş pembe elbisesiyle, kate winslett abla da çok sempatik bi kişilik ama saçları çok çirkin olmuş. erkek kısmı çok sönük geçmiş bu sene, daha çok yaşlı kurtların resimlerini gördüm, brad pitt desen o da filmdeki kadar çarpıcı değildi(belki yanındaki hatun kişi söndürmüştür havasını).
kısaca yakışıklı erkek az, çarpıcı kıyafet az olmuş bu sene..

Saturday, February 21, 2009

bir şehir olsan ne olurdun?



çok şarap çok foto çok sohbet.
çok güzel bi geceydi ichilin gecesi.. seviyorum ben bu insanları

Friday, February 20, 2009

Wednesday, February 18, 2009

bu kadar yorgun bi gecenin ardından işte dayanıp, uyumanın güzelliği ayrı bir şey.
peki peki rüyamda iced earth- dracula nasıl oldu da arka fon olarak çaldı? acaba uykuda susuz kalmak bu şarkıya mı yol açıyor (kendime not: dont watch too much house md)
bilinçaltım da deli galiba.
Do you believe in love?
Do you believe in destiny?
True love may come only once in a thousand lifetimes...
Theres a sign on the wall
But she wants to be sure
cause you know sometimes words have two meanings.

Thursday, February 12, 2009

constantine'in ikincisi çekilcekmiş. keanu da oynarsa daha ne olsun
athlete-airport disco
seviyorum bu şarkıyı
Mavinin kirmiziya kusup morsuz birakmasiymis yalnizlik.

Uykusuz

Bu geceki kuanta muzik ziyafetinin ardindan uzuun uzuun muzik dinleyesim geldi. Keske saat gecenin biri olmasa.. Sabahlasam post rock dinleyerek.. Sahnede olma isteginin ardindan bir de bu duygu kaldi damagimda.. Gece soguk ve muzik..
Uyaninca kendimi muthis bi manzara karsisinda makinemle ve touch kulagimda bulsam. Ususem. Hirkami versebiri. mutlu bir gulumseme biraksalar kucagima hafifce. golun ortasindaymiscasina huzur doldursalar cantama. canimin acisini cekip alan bir hortum kopsa gokyuzunden yeryuzune. _se ler _sa lar etrafinda yuruyerek salinsam. savrulmadan dumduz sarilsam. Ne saga ne sola bakmadan kosarak uyansam.

Tatli ruyalar ..

Tuesday, February 03, 2009

öğrenelim

epo'nun official journal'ını okurken (evet artık öyle şeyler okuyorum maalesef, iş yapmadığım zamanlarda) öğrendim ki noelin ertesi gününe boxing day deniyormuş, hediye paketi açıyorlar ya ondan diye bi akıl yürüttüm kendi çapımda, bilmem doğru mudur.

bi de bazı fransızlar e-mail e "un mel" diyorlar, doğrudan okunduğu gibi yani. koca dünya e-mail kullanırken onlar neden mel diyorlar diye sorarsanız da cevap çok basit: çünkü onlar fransız, doğalarında var
last fm takıntım malum (çok seviyorum), geçen de neler var ilgili diye bakarken soundamus diye bir şey buldum. dinlediklerinizin yeni albümleri çıkınca haber veriyor,ben igoogle'a koydum, düzgün işliyor gibi görünüyor.

Monday, February 02, 2009

savoir par coeur n'est pas savoir

wall-e


günün 4. ve son filmi..
uyku öncesi mutluluk hapı olarak tavsiye ederim. mo favorim!
iiiivaaaaaa

Sunday, February 01, 2009

broken english


ve günün üçüncü filmi..
nedense izlerken kendimi izliyormuş gibi hissettim. çok etkileyici dialoglar, görüntüler vs olmasa da bu his beni filme bağladı. bu ara julian isimli erkeklerin de ayrıca etkileyici olduğunu düşünmeye başladım(othdaki de burdaki de very charming). filmle ilgili en çok aklımda kalacak şey- juliandan sonra tabii ki- nora'nın kıyafetleriydi, çok şekerlerdi(özellikle ilk sahnedeki mavi elbise). benim de paris'e gidip julian'ı aramam gerekiyor sanırım, hem ben fransızca da biliyorum avantajlıyım, ben oui absolument! benim de bu ara yolculuğa çıkmam gerekiyor, yeni bir yer görmek istiyorum, yeni bir şeyler tanımak. kafamdaki düşünceden kurtulmam gerekiyor.
bahar gelse bir an önce.. kış çok yorucu, depresif, nefes alması zor, soğuk, üstelik yağmuru, güneşi bile aldatıcı.
şarap sürahisi alıcam kendime bi de, çok beğendim filmde.

ps: thanks to ichil (happiness sahnesi süpermiş)

benjamin


tek kelimeyle harikaydı..
bir zamanlar bu konuyla ilgili bir mail dolaşırdı, çok beğenmiştim ve filmi duyunca nasıl anlatacaklarını çok merak etmiştim, gerçekten harikaydı.

elizabethtown


çok etkileyici müziklerle süper bir film olabilecekken bana göre çok da iyi seçilmemiş müziklerle anlatılmış çok tatlı bir hikaye. keşke imkan olsa da ben müziklerini değiştirsem.
bi de üniversite zamanındaki mini road triplerimizi hatırlattı..bizim öyle güzel bir "map" imiz yoktu ama zaten ihtiyacımız da yoktu

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails