Monday, April 26, 2010

ofislerde zorunlu siesta olmalı


i
güzel bir üç gündü.. google map sponsorluğunda çizdik rotamızı sevdicekle..
moda-safranbolu-daday-safranbolu-amasra-sapanca-moda
sabah 5 te snoopyimi maşallah inşallah uçaklar kalksınlarla havaalanına bıraktık (hala almanya-snoopy ikilisi kulağa garip geliyor:) ) . sonra 7 gibi berceste de kahvaltı, dk bir gol bir motosikletlinin biri kara şimşeği çizdi biraz.. nazarlık dedik.. "bugün 23 nisan yine de neşe doluyor insan" dedik ve devam ettik..
arada anlaşılamayan radar durdurması, ama "cezai bir işlem yok" la gelen rahatlama. bir de "tünele hızlı mı girdik" şüphesi var arada. acaba ceza yedik mi? göreceğiz ilerleyen günlerde..
arada boludaki çimento fabrikası ile ilgili korku filmi senaryomuz da var tabii. orda çalışanlara her seferinde üzülüyorum ben, korkutucu bir yer orası..
sonra safranbolu'ya giriş..
buraya yeni safranbolu'dan girince, insan önce biraz hayal kırıklığına uğruyor sonra eski evlerin olduğu yere gelince. vay be ne değişik yermiş burası dedik. safranbolu'da zar zor ayarladığımız konak çok havasız ve çok soğuktu.. zaten işler karışınca orda kalmadık(iyi oldu, güzel oldu)
en güzel yer bence hükümet konağının olduğu yerdi, manzara ve sessizlik.. ikimiz de viyanadaki bir yere benzettik, oranın küçük bir kopyasıydı resmen..
sonra tatilin en güzel kısmı geldi
safranbolu'dan daday'a gidiş...
ıssızlığın ortasında, uzun ince ağaçların ortasında bir yol.. cep telefonlarının çekmediği, arada yağmurun çiselediği, sıcaklığın 25 dereceden 13 lere düştüğü.. acaba karşıdan araba gelirse naparız dediğimiz ama bir yandan da giderken zevkten dört köşe olduğumuz bir yoldu. hatta gece dönmeye cesaret edemediğimiz için kızların otelinde kendimize yer bulduğumuz.. ve bence mali olarak sarssa da güzel olan ..

ve en sonunda kalabalık amasra.
o kadar kalabalıktı ki, oh be ne güzel bile diyemeden kaçtık , ne balık yiyebildik ne ağlayan ağacı görebildik.
sonrası zaten istanbul moda ve sabah klasik kahvaltı zevkimiz, yelkenleri izleme ve 24 keyfi.




ps: dildilim ve neşekız olmasaydı, ben bunların hiçbirini yapamazdım..

Sunday, April 11, 2010

ayıp olmaz mı


başka dilde aşk..
çok çok güzeldi. hele de mor ve ötesi şarkısıyla bitince söylenecek tek kelime kalmadı..

bazen konuşarak bile anlaşamıyoruz, biri kendini öyle kötü ifade ediyor ki karşısındakini öyle inciltiyor ki -ama farketmiyor bile, anlamıyor-. hani çok popüler bir kelime var ya bugünlerde : "empati". zor bir şey empati kurmak, ama bazen de konuşmadan anlaşmanın tek yolu bu. biri diğerinin ne hissettiği anlamıyorsa, anlayamıyorsa ya da, bir sürü yanlış anlaşılmadan başka bir şey olmuyor ortada.

bazen de içimizdeki kelimelere dökmeye korkuyoruz. sonucunu tahmin etmece oynuyoruz içimizden, vazgeçiyoruz. içimizden anlattığımız öyle çok şey var ki.. bazen sevdiğimiz, bazen üzüldüğümüz, bazen budur dediğimiz ama dile getirmek yerine susmak gereken anlar öyle çok ki hayatımızda.
konuşursak kaybetmekten korkuyoruz.. evet korkuyoruz

Wednesday, April 07, 2010

burdan yetkililere sesleniyorum: adidas rom tekrardan üretilsin!

Friday, April 02, 2010

bu ülkeden taşınmak istiyorum, gitmek bu meraklı insanların hepsinden kurtulmak istiyorum

Thursday, April 01, 2010

rüya




bu ara sürekli komik komik rüyalar görüyorum
jude lawı ekip sevdiceği tercih ediyorum mesela, ya da liseye dönüyorum bi anda.
ama dünkü rüyam o kadar güzeldi ki.. o her yeri çiçek kaplı, üstünde dönüp yuvarlanabildiğim renkli yolu çizebilmek isterdim, en azından ben görürken bir şekilde harddiske aktarılsaydı o görüntüler.. çok güzeldi, çok. her ay 10 bölümlük dizi çıkardı benim rüyalardan, cast konusu biraz sıkıntı yaratabilirdi ama yine de, jude law ı bile oynattık daha ne olsun..

ps: foto flowerexpert diye bir sayfadan, çizemiyorum bir benzerini buldum ..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails