Thursday, January 29, 2009

battaniyeye sarınıp film izleme isteği modu açık
yağmurda çay içip dışarıyı izleme isteği modu açık
iş yapma modu kapalı

baş ağrısı, yağmurda çokca yürüme ve ıslanma sonrası, saçma saçma şeyler düşündüm bu sabah;
tüm toplu taşımalarda ağlamışlığım var galiba. bir tek tren yok bu listede(ona da sadece bir kez bindim ondan). hepsinin bir adı olması da cabası. ama her ağlamanın bir adı yok mudur içinizde?
peki bu yazının sonucu nedir ?
BRAVO

Sakin günü.

Sunday, January 25, 2009

izlediği diziyi rüyasında kendini de içine katarak bulan, 2 milyon dolar kazanan bu sayede,
sabah tek başına olduğu evde uyanır uyanmaz omlet ve kreple kahvaltı eden, müzik sistemini mutfağave banyoya kuran, yağmurun sesini duyunca mutlu olan bi tek ben mi varımdır acaba?

Saturday, January 24, 2009

Please Do Not Let Me Go

herhangi bir şarkının başlangıç noktasında, arkana dönüp onu görmeyi mi bekliyorsun? evet ne kadar da güzel değil mi demesini? sigarasını yakıp yanına oturmasını, belki de o özel -her yerde aradığı- birasını içmesini mi zevkle? ferzanın bir film karesinin saatlerce sürücek bir hayale dönüşmesini konuşmayı mı? sabırsızca bekleyip, nevizadenin ortasında sıkıca sarılmasını mı?
suçluluk duygusunun yiyip bitirdiği içinin göz yaşlarına dönüştüğü gecenin gerçekliğini mi? işinin sıkıntısından çıkıp yanına döndüğü anları mı? bunları mı özlüyorsun?
hala mı özlüyorsun? hala mı..

ps: başlık sadece şuan çalan şarkının adı..

Thursday, January 22, 2009

Wednesday, January 21, 2009

Ipod touch denemesi

almost back

üç hafta daha hayatıma bulanık bakacak olsam da, döner gibi yaptım.
en azından ekrana bakabiliyorum pek okuyamıyor olsam da.
hadi bakalım.

bi de kendime bazı sözler verip, onları da tutmayı becermem lazım..

Friday, January 16, 2009

elimde olmayan sebeplerle bir süre burası ölü kalacak.

Sunday, January 11, 2009

dün geceki mini hastane ziyaretinden sonra yine herşey geldi en eksik nokta-ları-ma bağlandı kafamda.. hayatımdaki iki çözümsüz noktaya. çözümsüzlük beni deli ediyor.

Cry your name

on a Saturday when I wake
up sad- cause you're not
around anymore

Saturday, January 10, 2009

we don't wish for the easy stuff.We wish for big things...things that are ambitious...out of reach.,
We wish because we need help...and we're scared...and we know we may be asking too much.
We still wish,though...
Because...sometimes...
they come true.

Friday, January 09, 2009

artık yeni evime taşınmak istiyorum
böle bi sürü kurabiye şekilleri almak istiyorum
ipod almam lazım, minimin mucizevi bir şekilde hayata geri dönmesini istiyorum
kar yağmasın, hava soğuk olmasın istiyorum
-berkle bilmemne de ayrılsın istiyorumcu reklam hatunununa döndüm_

Thursday, January 08, 2009

blogumun rengini attırdım, içim karardı siyah görmekten

Tuesday, January 06, 2009

...every single tear you cry

saniyenin binde biri kadar kısa bir sürede vurup geçen bir tek fotoğraf karesi. karşısına çıkmasını beklemediği bir anda nefessiz bırakan, kaybolmaya yüz tutmuş- en azından öyle sanılan- tüm duyguları saklandıkları örtülerin altından çıkaran, en uygun tabiriyle nanik yaptırıp giden bir beklenmedik an.
özlemiş, onsuz olmanın boğazında bıraktığı his geri gelmiş.
olmuyor, olur sandığı herşey sanki günü geçirebilmek için uydurulmuş yalanlar.
hoşçakalınmıyor, güle güle gidilmiyor.
daha olmazı kavrayamamışken, olmuyor mideye oturup kalıyor.

şimdi o fotoğraf karesinin donmuş anını kendi anına bağlayıp uzun uzun düşünüyor.

Thursday, January 01, 2009

önünde uzanan upuzun bi yol vardı.
soru,
önüne bakıp yürüyebiliyor muydu, yoksa aklında arkada kalanlar tekliyor muydu yürürken_ her yeni seneyle beraber ümitlenmek geleneğine sadece bir kaç saat mi ayak uydurabilirdi, yoksa içinden inanmak geçtiği için inanır mıydı tamamen? illa ki elinden tutucak birini mi beklerdi yürüyebilmek için? parçalanmış bir puzzle geçmişi de silmek için yeterli olabilir miydi peki kız için? özlemleri de yapıp bozabilir miydi üçüncü kişiler?

soldier of fortune

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails