ve 2011 de biter..
2012'den ilk isteğim canımı acıtacak rüyaalr olmasın. canımı acıtacak olaylar hiç olmasın zaten.
güzel olsun her şey.. iyiye gitsin
yeni evim çok güzel olsun, çok mutlu etsin beni orda yaşamak
30 gelicek bu yıl.. o 30 gelene kadar her şey yoluna girmiş olsun
bir dileğim daha var.. onu da herkes biliyor zaten
Friday, December 30, 2011
Thursday, December 22, 2011
Sunday, December 18, 2011
yeni bi şarkı duydum..
tıpkı bir ilk görüşte aşk gibi ilk saniyesinde kalbimi çarpttırdı, gerisini duymak istedim
tatlı tatlı dinledim gülümsedim, mutlu oldum
tatlı tatlı devam etti kalbimi kırdı, acıttı
sonra bitti..
bi daha dinlemek istedim..gülümsedim tekrar..
yeniden dinleyebilmem için umut verdi
wild beasts- reach a bit further
tıpkı bir ilk görüşte aşk gibi ilk saniyesinde kalbimi çarpttırdı, gerisini duymak istedim
tatlı tatlı dinledim gülümsedim, mutlu oldum
tatlı tatlı devam etti kalbimi kırdı, acıttı
sonra bitti..
bi daha dinlemek istedim..gülümsedim tekrar..
yeniden dinleyebilmem için umut verdi
Monday, December 12, 2011
Saturday, December 10, 2011
bugün canımın acısı değil de bir şeylere özlem duygum ağır basıyor. arkasına dönüp de bakmayan biri için ağlamamam gerektiğine karar vermiş olsam da o kadar çok an var ki tabi unutulması kolay değil. güçlü olabilirim hayata devam edebilirim hatta ileri de gidebilirim gibi geliyor bazen..
bazense şuanda olduğu gibi sevgiye ihtiyaç duyuyorum. peki sevgiye mi sevgisine mi? bu soruya cevap verebilmek gerçekten zor. şu son haftalar dinlediğim her kelime, bambaşka birini anlattı bana. o bambaşka birinin sevgisini istemediğimi biliyorum sadece, ama merak ediyorum bazen o bambaşka biri de sevgisizlikten mi böyle oldu?
bilmiyorum, sanırım da hiçbir zaman öğrenemeyeceğim..
bazense şuanda olduğu gibi sevgiye ihtiyaç duyuyorum. peki sevgiye mi sevgisine mi? bu soruya cevap verebilmek gerçekten zor. şu son haftalar dinlediğim her kelime, bambaşka birini anlattı bana. o bambaşka birinin sevgisini istemediğimi biliyorum sadece, ama merak ediyorum bazen o bambaşka biri de sevgisizlikten mi böyle oldu?
bilmiyorum, sanırım da hiçbir zaman öğrenemeyeceğim..
Tuesday, November 29, 2011
bir blogum vardı bi zamanlar, o kadar yanmıştı ki canım sayfalar dolusu geceler dolusu yazı vardı orda. belki her gün tek tek satır satır işlemiştim oraya içimi. sonunda bir gün geldi devam etmek için eskiyi süpürmem gerekti,, kapattım orayı. şuan sadece benim açıp okuyabildiğim eski bir günlük gibi oldu.
geçirdiğim 2.5 seneyi bir günde çöpe atabilmek çok zor
hele ki nefes almak
bir gün gelip tekrardan nefes almaya çabalayabileceğimi düşünmemiştim
"I am so uncertain
that my heart will go on"
buraya ne kadar çığlık atsam da hep içimden atıyor olacağım o çığlıkları, ne kadar ağlasam içime akacak yaşlar
burayı kirletmek istemiyorum
ama bunu yapmayı engellemek zor..
geçirdiğim 2.5 seneyi bir günde çöpe atabilmek çok zor
hele ki nefes almak
bir gün gelip tekrardan nefes almaya çabalayabileceğimi düşünmemiştim
"I am so uncertain
that my heart will go on"
buraya ne kadar çığlık atsam da hep içimden atıyor olacağım o çığlıkları, ne kadar ağlasam içime akacak yaşlar
burayı kirletmek istemiyorum
ama bunu yapmayı engellemek zor..
Sunday, November 20, 2011
Before rome
Geceden beri fena halde kirik icim.. Sbh 5e ceyrek kala insan en fazla uyku dusunur di mi? Ama yok, o kadar acimis ki beynime dogru akiyor surekli..
Ucak bekliyorum suan, cok uzunzamandir gitmek istedigim bi yere gidiyorum ama suan hic..
Belki iyi gelir
Hadi roma iyilestiremezsin ama iyi gel bana
Ucak bekliyorum suan, cok uzunzamandir gitmek istedigim bi yere gidiyorum ama suan hic..
Belki iyi gelir
Hadi roma iyilestiremezsin ama iyi gel bana
Thursday, November 10, 2011
tu sais, je peux rester prostré devant le téléphone
durant des succédanés d'éternité, en attendant qu'il sonne.
résister à l'envie de t'appeler encore une fois de trop
et commettre l'erreur de paraître soumis à tes moindres soupirs
quand je sais que tu m'aimes parce que je te fais rire.
tu me manques. tu me manques.
tu manques à mes yeux, tu manques à mes mains.
tu manques à mon bien, tu manques à mon mal.
durant des succédanés d'éternité, en attendant qu'il sonne.
résister à l'envie de t'appeler encore une fois de trop
et commettre l'erreur de paraître soumis à tes moindres soupirs
quand je sais que tu m'aimes parce que je te fais rire.
tu me manques. tu me manques.
tu manques à mes yeux, tu manques à mes mains.
tu manques à mon bien, tu manques à mon mal.
Monday, November 07, 2011
Brenda Lee – Break It To Me Gently
Love me just a little longer
'Cause I'll never, never love again
'Cause I'll never love again
'Cause I'll never, never love again
'Cause I'll never love again
Sunday, October 30, 2011
Friday, October 28, 2011
Monday, October 24, 2011
"There is a reason I said I'd be happy alone. It wasnt because I thought
I would be happy alone. It was because I thought if I loved someone and
then it fell apart, I might not make it. It's easier to be alone.
Because what if you learn that you need love? And then you don't have
it. What if you like it? And lean on it? What if you shape your life
around it? And then it falls apart? Can you even survive that kind of
pain? Losing love is like organ damage. It's like dying. The only
difference is, death ends. This? It could go on forever . ."
Wednesday, October 12, 2011
Tuesday, September 27, 2011
If you find me, I'll be yours in a heartbeat
eğer bir dizi izlerken üç şarkı duyup bu ne diye soundhound'a sarılıyorsam, izlerken gülümsüyorsam (bazen de ağlıyorsam) o dizi benim için güzeldir.
hart of dixie: sıcak
hart of dixie: sıcak
Friday, September 23, 2011
Thursday, September 22, 2011
ben öylesine bir bloggerım, hiçbir iddası olmayan, birine değil kendime yazan bir bloggerım belki de
iç sesimi susturamıyorum, fena halde geveze bir iç sesim var, sesi de yazıya dönüştüren parmaklarım..
bu iç bi şarkı duydu mu, güzel bir şarkı duydu mu, çırpınmaya başlıyor, tekmeleyerek yaz yaz yaz diyor.
kalp atışımı hızlandıran bir şarkı duyduğum zaman, nasıl mutlu oluyorum ben anlatamam. kalbim sevdiğim adamı duyuyorsa o şarkıda, sözlerin her birini ifade ediyorsam, o an başka hiçbir şey umrumda olmuyor.
şuan hiçbir şey umrumda değil..
Jack Savoretti – Harder Than Easy
If you want you can make me your home..
...
sing me a love song, your my man,
will you always love me the best you can?..
iç sesimi susturamıyorum, fena halde geveze bir iç sesim var, sesi de yazıya dönüştüren parmaklarım..
bu iç bi şarkı duydu mu, güzel bir şarkı duydu mu, çırpınmaya başlıyor, tekmeleyerek yaz yaz yaz diyor.
kalp atışımı hızlandıran bir şarkı duyduğum zaman, nasıl mutlu oluyorum ben anlatamam. kalbim sevdiğim adamı duyuyorsa o şarkıda, sözlerin her birini ifade ediyorsam, o an başka hiçbir şey umrumda olmuyor.
şuan hiçbir şey umrumda değil..
Jack Savoretti – Harder Than Easy
If you want you can make me your home..
...
sing me a love song, your my man,
will you always love me the best you can?..
Sunday, September 18, 2011
bazı günler sabah yatağa yapışıp kalmak istiyor insan, çıkartamasınlar , kimseler rahatsız etmesin ve uykunun konforunda kaybolalım istiyor. O günlerde bu isteği doğuran bir his oluyor içimizde.. bazen kalbin hızlı hızlı atmasına yol açan, bazen nefes almayı zorlaştıran, bazen gözleri kıpkırmızı yapan , bazense sadece susturan içten içe kavuran bi his. o gün o hisle savaşmak için güç gerekiyor, belki birinin zorla kaldıran eli, belki bir söz , belki de sadece organların ta derininden tıkır tıkır bir saatmişcesine çalışan vücudun zorlaması, inancı..
böyle günlerde öyle bir sistem olmalı ki, normalde ihtiyacını duymadığın için görünmeyen, ama o gün bir anda duvarda beliren tam da şöyle bir yazı olmalı:
If I have to, I'll survive it
There is always a way.
When things look like there's no way,
there is a way.
To do the impossible,
to survive the unsurvivable...
There's always a way.
In the face of the impossible,
inspire...
[bu yüzden greys izlemeyi seviyorum ]
böyle günlerde öyle bir sistem olmalı ki, normalde ihtiyacını duymadığın için görünmeyen, ama o gün bir anda duvarda beliren tam da şöyle bir yazı olmalı:
If I have to, I'll survive it
There is always a way.
When things look like there's no way,
there is a way.
To do the impossible,
to survive the unsurvivable...
There's always a way.
In the face of the impossible,
inspire...
[bu yüzden greys izlemeyi seviyorum ]
Thursday, September 15, 2011
sevgili bilinçaltım,
senle güzel günlerimiz oldu. bana ne aşklar yaşattın, ne mutlu uykular verdin. ama kuzum nedir bu iki gündür halin?
önceki gece iç savaş çıkartıp beni tankta ateş ederken tutmalar, iç savaşta sınav için kitap aratmalar..
dün gece evin önünde düşen deniz kuvvetleri uçağı , babamın balkondan tırmanarak aşağı inip uçağa gitmesi,
ambulansın telefonunu bulmak için harcadığım enerji ve sonunda uçağın pilotsuz uçak çıkması..
söyle bana sevgili bilinçaltım, ne oldu sana?
xoxo
senle güzel günlerimiz oldu. bana ne aşklar yaşattın, ne mutlu uykular verdin. ama kuzum nedir bu iki gündür halin?
önceki gece iç savaş çıkartıp beni tankta ateş ederken tutmalar, iç savaşta sınav için kitap aratmalar..
dün gece evin önünde düşen deniz kuvvetleri uçağı , babamın balkondan tırmanarak aşağı inip uçağa gitmesi,
ambulansın telefonunu bulmak için harcadığım enerji ve sonunda uçağın pilotsuz uçak çıkması..
söyle bana sevgili bilinçaltım, ne oldu sana?
xoxo
Wednesday, September 14, 2011
greys den..belki daha önceden de koymuşumdur buraya hatırlamıyorum
"Did you say it?
I love you...
I don't ever want to live without you...
You changed my life...
Did you say it?
Make a plan...
Set a goal...
Work toward it...
But every now and again, look around...
Drink it in.
'cause this is it.
It might all be gone tomorrow."
"Did you say it?
I love you...
I don't ever want to live without you...
You changed my life...
Did you say it?
Make a plan...
Set a goal...
Work toward it...
But every now and again, look around...
Drink it in.
'cause this is it.
It might all be gone tomorrow."
Tuesday, August 23, 2011
Spoiler icerebilir yazi
Masumiyet muzesi bitti.. Kimseye oku diyemem, bazi yerlerinde cok baydi bazi yerlerinde canim acidi. Sonuysa.. huzunluydu. simdi gercekten bir masumiyet muzesi var mi onu merak ediyorum,sanmiyorum ama kitabin sonundaki harita gercege dair olsa keske..
Friday, August 19, 2011
Wednesday, August 17, 2011
Sunday, August 07, 2011
greys müzikleri dinleyerek kitap yazılabilir mi acaba?
blog yazma isteği getiriyorlarsa bir gün başka şeylere de bahane olurlar mı?
kararsızlıklar bulutu içindeyim
bir bakıyorum güneş vurmuş yüzüme, bir bakıyorum kararmış grilere bürünmüş.
geleceği görmek istiyorum bi yandan da dinlediklerimden korkuyorum delicesine
değişmemesinden değil değişmesinden korkuyorum aslında ben
elimdekini seviyorum, dahasını istiyorum tabiki herkes gibi, ama elimdeki benim...
bazı günlerde nefes almak zorlaşıyor, yoruluyorum üzülüyorum, ağır geliyor bazı cümleler ya da cümlesiz bakışlar
1,2,3...10 derin nefes..
hop
sonrası yine sevgi
sonrası yine varlığının verdiği iyi his
saatleri günleri unutmak gerekiyor bu zihnin iyiliği için
sonrası yumuşak
blog yazma isteği getiriyorlarsa bir gün başka şeylere de bahane olurlar mı?
kararsızlıklar bulutu içindeyim
bir bakıyorum güneş vurmuş yüzüme, bir bakıyorum kararmış grilere bürünmüş.
geleceği görmek istiyorum bi yandan da dinlediklerimden korkuyorum delicesine
değişmemesinden değil değişmesinden korkuyorum aslında ben
elimdekini seviyorum, dahasını istiyorum tabiki herkes gibi, ama elimdeki benim...
bazı günlerde nefes almak zorlaşıyor, yoruluyorum üzülüyorum, ağır geliyor bazı cümleler ya da cümlesiz bakışlar
1,2,3...10 derin nefes..
hop
sonrası yine sevgi
sonrası yine varlığının verdiği iyi his
saatleri günleri unutmak gerekiyor bu zihnin iyiliği için
sonrası yumuşak
Friday, August 05, 2011
orhan pamuk okumadım daha önceden hiç, kendisine karşı bir antipatim var
ama eskişehir'deyken vakit geçirmek için kitap almak istedim, tesadüfen masumiyet müzesinin arkasını okudum, ilgimi çekti aldım. 500 küsurlu sayfalardayım, lila'da okuyup okuyup ana şimdi de böyle oldu, deli bu adam valla deli diye anlata anlata okudum. hala daha adamın deli olduğunu düşünüyorum bakalım sonuna kadar aynı şeyi mi diyeceğim?
ama eskişehir'deyken vakit geçirmek için kitap almak istedim, tesadüfen masumiyet müzesinin arkasını okudum, ilgimi çekti aldım. 500 küsurlu sayfalardayım, lila'da okuyup okuyup ana şimdi de böyle oldu, deli bu adam valla deli diye anlata anlata okudum. hala daha adamın deli olduğunu düşünüyorum bakalım sonuna kadar aynı şeyi mi diyeceğim?
demiştim ben ağustos daha güzel olacak diye
tabi temmuzun lila'lı halini yabana atmıyorum, hem çok dedikodulu hem çok kitap ve denizli(rekor seviyede denize girdim), sevdiceğim ve balayı çiftiyle muhteşem oldu lila her zamanki gibi..
ağustos sakin. işler yavaşladı
paperlardan gitti 1, kaldı 3, ne mutlu bana!
bu hafta yine sevdiceğimin Almanya'da çalışması beni çok özletmiş olsa da, böyle haftalarda anlıyorumki onsuz olmaz..
şimdi heyecanım vizem gelsin, sonra ver elini barçaa
tek eksiğim dizilerim
tabi temmuzun lila'lı halini yabana atmıyorum, hem çok dedikodulu hem çok kitap ve denizli(rekor seviyede denize girdim), sevdiceğim ve balayı çiftiyle muhteşem oldu lila her zamanki gibi..
ağustos sakin. işler yavaşladı
paperlardan gitti 1, kaldı 3, ne mutlu bana!
bu hafta yine sevdiceğimin Almanya'da çalışması beni çok özletmiş olsa da, böyle haftalarda anlıyorumki onsuz olmaz..
şimdi heyecanım vizem gelsin, sonra ver elini barçaa
tek eksiğim dizilerim
Thursday, July 21, 2011
sevgili blogum ben seni unuttum
ama zaten bu ay başlarken, daha en başından biliyordum ben seni unutacağımı
kafamı kaldıramadan çalışma, işten iğrenme, passifloralı günler, sıcakların bastırması, alınacak çok şey, gidelecek çok yer, düşünelecek çok ayrıntı= temmuz 2011.
valla sevmedim seni temmuz 2011 ama son haftanı lila'm da geçireceğim ya o zaman belki barışabiliriz. lila'ya gidelim, telefonumuzu kapayalım ve istanbul'u tamamen unutalım istiyorum.
bakalım ağustos 2011 seninle nasıl geçecek ayımız?
bu arada dün sıcaktan erirken, dağıtmaktan beter ettiğim evimde bi kitap okumaya başladım, erkek dedikodusu adı, edebiyat eseri değil, zaten ben de öyle olduğunu düşünerek almamıştım, bizi okumak için aldım ve sayfa 33 te tam da beni okudum, çok güldüm. bitmesin kitap, şu sıkıntılı günlerimde bir günde 200 sayfayı şıp diye okuyuverdim.
bir de merak ettiğim bir şey daha var: şöyle bir site var mı acaba, last fm in kitaplar için olanı, filmler için olanı. hani şu şu kitabı okudun, aferin, bak bir de bunları seversin sen gibisinden.
25 temmuz'da sevdicekle bizim için yeni bir dönem başlıyor, modasız gümüşlü ... bakalım nasıl olacak ..
ama zaten bu ay başlarken, daha en başından biliyordum ben seni unutacağımı
kafamı kaldıramadan çalışma, işten iğrenme, passifloralı günler, sıcakların bastırması, alınacak çok şey, gidelecek çok yer, düşünelecek çok ayrıntı= temmuz 2011.
valla sevmedim seni temmuz 2011 ama son haftanı lila'm da geçireceğim ya o zaman belki barışabiliriz. lila'ya gidelim, telefonumuzu kapayalım ve istanbul'u tamamen unutalım istiyorum.
bakalım ağustos 2011 seninle nasıl geçecek ayımız?
bu arada dün sıcaktan erirken, dağıtmaktan beter ettiğim evimde bi kitap okumaya başladım, erkek dedikodusu adı, edebiyat eseri değil, zaten ben de öyle olduğunu düşünerek almamıştım, bizi okumak için aldım ve sayfa 33 te tam da beni okudum, çok güldüm. bitmesin kitap, şu sıkıntılı günlerimde bir günde 200 sayfayı şıp diye okuyuverdim.
bir de merak ettiğim bir şey daha var: şöyle bir site var mı acaba, last fm in kitaplar için olanı, filmler için olanı. hani şu şu kitabı okudun, aferin, bak bir de bunları seversin sen gibisinden.
25 temmuz'da sevdicekle bizim için yeni bir dönem başlıyor, modasız gümüşlü ... bakalım nasıl olacak ..
Tuesday, June 07, 2011
nixon bildiğin türk şarkısı iştee
bazı geceler tatlı bir film izliyorum
önce manzaralara aşık oluyorum, orada soluk almak istiyorum
sonra bir bakıyorum müziğini içime çekmişim. ordan kendimi kaptırıp onu dinliyim bunu dinliyim derken gerçekten saatler akıp gidiyor, bayılıyorum böyle akşamlara..
böyle akşamlarda salonda zıplamak da var, koltukta ağlamak da ama en çok müzik dinlemekten dört köşe olmak..
nasıl özlediğim şarkılar varmış. tiger lou dinlememişim mesela bayadır ve ben dinlemezken onlar ayrılmış, solistleri rasmus kendine albüm bile yapmış.
minor majority im yeni albüm çıkaralı yıllar olmuş, ben arada kaçırmışım.
şimdi bu gece hiç bitmesin istiyorum ben, napacağım bitmemesi için bilmiyorum.
önce manzaralara aşık oluyorum, orada soluk almak istiyorum
sonra bir bakıyorum müziğini içime çekmişim. ordan kendimi kaptırıp onu dinliyim bunu dinliyim derken gerçekten saatler akıp gidiyor, bayılıyorum böyle akşamlara..
böyle akşamlarda salonda zıplamak da var, koltukta ağlamak da ama en çok müzik dinlemekten dört köşe olmak..
nasıl özlediğim şarkılar varmış. tiger lou dinlememişim mesela bayadır ve ben dinlemezken onlar ayrılmış, solistleri rasmus kendine albüm bile yapmış.
minor majority im yeni albüm çıkaralı yıllar olmuş, ben arada kaçırmışım.
şimdi bu gece hiç bitmesin istiyorum ben, napacağım bitmemesi için bilmiyorum.
Wednesday, May 04, 2011
bi she and her darkness vardı..
uzun zamandır yazacak kadar içimden gelmedi tuşlara dokunmak.. bu akşam hare ve last fm saolsun eski şarkıları dinleyip eski yazıları okuyorum. artık içini acıtmazken eski yazıları okumak o kadar zor olmuyormuş, hatta güzel bile geldi.
geceleri oturup müzik dinlemeyi özledim ama artık olmuyor eskisi gibi, uykusuzluk bile kaplasa yine de eskisi gibi olmuyor.
nerdeyse 29 olmuşken.. değişmeyen tek şey, eski şarkıların kokusu..
uzun zamandır yazacak kadar içimden gelmedi tuşlara dokunmak.. bu akşam hare ve last fm saolsun eski şarkıları dinleyip eski yazıları okuyorum. artık içini acıtmazken eski yazıları okumak o kadar zor olmuyormuş, hatta güzel bile geldi.
geceleri oturup müzik dinlemeyi özledim ama artık olmuyor eskisi gibi, uykusuzluk bile kaplasa yine de eskisi gibi olmuyor.
nerdeyse 29 olmuşken.. değişmeyen tek şey, eski şarkıların kokusu..
Friday, April 15, 2011
Sunday, March 27, 2011
Thursday, March 17, 2011
Thursday, March 10, 2011
Answer man..
Persembeye, karli battaniye altindaki bir aksama uygun sicak bi film. Oyle sarsici diyaloglar, gercekler yok ama bir sicaklik varki bana cokca yeter bu aksamlik. Hem gilmore'un muhtesem kadini lorelai var, hem de arlen'in cok guzel bi evi.. Kitapligi, lacivert duvari hele de pencere onu keyfi.. Ne deniyor buna bilmiyorum, cumba desem yanlis olur ama o tarif edemedigim seyden bir gun evimde istiyorum. Bir de buyuk mutfak tabiiki.
Persembeye, karli battaniye altindaki bir aksama uygun sicak bi film. Oyle sarsici diyaloglar, gercekler yok ama bir sicaklik varki bana cokca yeter bu aksamlik. Hem gilmore'un muhtesem kadini lorelai var, hem de arlen'in cok guzel bi evi.. Kitapligi, lacivert duvari hele de pencere onu keyfi.. Ne deniyor buna bilmiyorum, cumba desem yanlis olur ama o tarif edemedigim seyden bir gun evimde istiyorum. Bir de buyuk mutfak tabiiki.
Sent from my iPhone
Tuesday, February 15, 2011
oldum 28 hala sınavlarla filan sıkıyorum canımı
neyse varsın olsun, bir gün onlar da biter
bi gün beni sadece güzel şarkılara bırakır belki zaman ..
korkularım çok
kafamdaki hayal ile gerçek örtüşmezse diye deli gibi korkuyorum
saçma olsa da istemediğim kararlar almak zorunda kalırsam diye, kimse beni zorlamasa da almak zorunda olduğuma inandığım kararlar.. kaybetmek istemediğim kocaman bi his var kucağımda, karşılaştığım her güzelliği paylaşmak istediğim, her güzel şarkıyı o hayalin içinde dinlediğim bi his.. sarıldıkça büyüyen, sarıldıkça korkutan bi his.
wilco'nun dediği gibi just smile all the time
neyse varsın olsun, bir gün onlar da biter
bi gün beni sadece güzel şarkılara bırakır belki zaman ..
korkularım çok
kafamdaki hayal ile gerçek örtüşmezse diye deli gibi korkuyorum
saçma olsa da istemediğim kararlar almak zorunda kalırsam diye, kimse beni zorlamasa da almak zorunda olduğuma inandığım kararlar.. kaybetmek istemediğim kocaman bi his var kucağımda, karşılaştığım her güzelliği paylaşmak istediğim, her güzel şarkıyı o hayalin içinde dinlediğim bi his.. sarıldıkça büyüyen, sarıldıkça korkutan bi his.
wilco'nun dediği gibi just smile all the time
Subscribe to:
Posts (Atom)