battaniyeye sarınıp film izleme isteği modu açık
yağmurda çay içip dışarıyı izleme isteği modu açık
iş yapma modu kapalı
baş ağrısı, yağmurda çokca yürüme ve ıslanma sonrası, saçma saçma şeyler düşündüm bu sabah;
tüm toplu taşımalarda ağlamışlığım var galiba. bir tek tren yok bu listede(ona da sadece bir kez bindim ondan). hepsinin bir adı olması da cabası. ama her ağlamanın bir adı yok mudur içinizde?
peki bu yazının sonucu nedir ?
BRAVO
Sakin günü.
Thursday, January 29, 2009
Wednesday, January 28, 2009
Tuesday, January 27, 2009
Sunday, January 25, 2009
Saturday, January 24, 2009
Please Do Not Let Me Go
herhangi bir şarkının başlangıç noktasında, arkana dönüp onu görmeyi mi bekliyorsun? evet ne kadar da güzel değil mi demesini? sigarasını yakıp yanına oturmasını, belki de o özel -her yerde aradığı- birasını içmesini mi zevkle? ferzanın bir film karesinin saatlerce sürücek bir hayale dönüşmesini konuşmayı mı? sabırsızca bekleyip, nevizadenin ortasında sıkıca sarılmasını mı?
suçluluk duygusunun yiyip bitirdiği içinin göz yaşlarına dönüştüğü gecenin gerçekliğini mi? işinin sıkıntısından çıkıp yanına döndüğü anları mı? bunları mı özlüyorsun?
hala mı özlüyorsun? hala mı..
ps: başlık sadece şuan çalan şarkının adı..
suçluluk duygusunun yiyip bitirdiği içinin göz yaşlarına dönüştüğü gecenin gerçekliğini mi? işinin sıkıntısından çıkıp yanına döndüğü anları mı? bunları mı özlüyorsun?
hala mı özlüyorsun? hala mı..
ps: başlık sadece şuan çalan şarkının adı..
Wednesday, January 21, 2009
almost back
üç hafta daha hayatıma bulanık bakacak olsam da, döner gibi yaptım.
en azından ekrana bakabiliyorum pek okuyamıyor olsam da.
hadi bakalım.
bi de kendime bazı sözler verip, onları da tutmayı becermem lazım..
en azından ekrana bakabiliyorum pek okuyamıyor olsam da.
hadi bakalım.
bi de kendime bazı sözler verip, onları da tutmayı becermem lazım..
Sunday, January 11, 2009
Saturday, January 10, 2009
Friday, January 09, 2009
Tuesday, January 06, 2009
...every single tear you cry
saniyenin binde biri kadar kısa bir sürede vurup geçen bir tek fotoğraf karesi. karşısına çıkmasını beklemediği bir anda nefessiz bırakan, kaybolmaya yüz tutmuş- en azından öyle sanılan- tüm duyguları saklandıkları örtülerin altından çıkaran, en uygun tabiriyle nanik yaptırıp giden bir beklenmedik an.
özlemiş, onsuz olmanın boğazında bıraktığı his geri gelmiş.
olmuyor, olur sandığı herşey sanki günü geçirebilmek için uydurulmuş yalanlar.
hoşçakalınmıyor, güle güle gidilmiyor.
daha olmazı kavrayamamışken, olmuyor mideye oturup kalıyor.
şimdi o fotoğraf karesinin donmuş anını kendi anına bağlayıp uzun uzun düşünüyor.
özlemiş, onsuz olmanın boğazında bıraktığı his geri gelmiş.
olmuyor, olur sandığı herşey sanki günü geçirebilmek için uydurulmuş yalanlar.
hoşçakalınmıyor, güle güle gidilmiyor.
daha olmazı kavrayamamışken, olmuyor mideye oturup kalıyor.
şimdi o fotoğraf karesinin donmuş anını kendi anına bağlayıp uzun uzun düşünüyor.
Thursday, January 01, 2009
önünde uzanan upuzun bi yol vardı.
soru,
önüne bakıp yürüyebiliyor muydu, yoksa aklında arkada kalanlar tekliyor muydu yürürken_ her yeni seneyle beraber ümitlenmek geleneğine sadece bir kaç saat mi ayak uydurabilirdi, yoksa içinden inanmak geçtiği için inanır mıydı tamamen? illa ki elinden tutucak birini mi beklerdi yürüyebilmek için? parçalanmış bir puzzle geçmişi de silmek için yeterli olabilir miydi peki kız için? özlemleri de yapıp bozabilir miydi üçüncü kişiler?
soldier of fortune
soru,
önüne bakıp yürüyebiliyor muydu, yoksa aklında arkada kalanlar tekliyor muydu yürürken_ her yeni seneyle beraber ümitlenmek geleneğine sadece bir kaç saat mi ayak uydurabilirdi, yoksa içinden inanmak geçtiği için inanır mıydı tamamen? illa ki elinden tutucak birini mi beklerdi yürüyebilmek için? parçalanmış bir puzzle geçmişi de silmek için yeterli olabilir miydi peki kız için? özlemleri de yapıp bozabilir miydi üçüncü kişiler?
soldier of fortune
Subscribe to:
Posts (Atom)